Daktilo

The Fall Film İncelemesi

Film: The Fall (Düşüş)

Yönetmen: Tarsem Singh

Senaristler: Dan Gilroy, Nico Soultanakis, Tarsem Singh, Valeri Petrov

Süre: 117 dakika

Yıl: 2006

Tür: Macera, Dram, Fantastik

IMDB Puanı: 7.9

Metascore Puanı: %64

Oyuncular: Lee Pace, Catinca Untaru, Justine Waddell

Bu dünya ne kadar gizemli, bir gün ona aşık oluyorsun ve ertesi gün onu binlerce kez öldürmek istiyorsun.

Özet

Yukarıda kısaca bilgileri verilen The Fall filmi sanırım gelmiş geçmiş en değeri bilinmeyen filmlerden biri olabilir. Şahsi favorim olan bu filme verilen emek, filmin çekimleri, düzenlemeleri ve oyuncuların doğallığı tam anlamıyla inanılmaz. Bu filmle Tarsem Singh, iç içe geçmiş hikaye anlatımında seviyeyi bir üste çıkarıyor denebilir. The Handmaid’s Tale dizisinin ve Katy Perry, P!nk, Avril Lavigne gibi ünlü birçok şarkıcının müzik kliplerinin de görüntü yönetmenliğini yapan Colin Watkinson, bu filmde ortaya koyduğu görüntüler için ayakta alkışlanmalı.

David Fincher ve Spike Jonze gibi ünlü yönetmenlerin yapımını desteklediği bu film, 1920’lerde Los Angeles’ın kırsal kesiminde bir hastanede geçer. Belden aşağısını sakatladığı için hastanede yatılı kalan bir dublör, hastanenin çocuk vardiyasında kolu kırığı sebebiyle kalan göçmen küçük bir kıza efsanevi beş kahramanın masalını anlatır. Fakat dublörün bulanık zihni ve küçük kızın geniş hayal gücünün birleşmesiyle masal ilerledikçe gerçek ve kurgu arasındaki ince çizgi bulanıklaşacaktır.

Sinematografi

Bu filmin en göz alıcı noktası sinematografisidir. Filmin çekimleri dört yıl boyunca aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yirmi sekiz ülkeye yayılmıştır. Filmde gerçekliği ve doğallığı sağlamak için hiçbir sahne stüdyo setinde çekilmemiştir, mevzii çekim yapılarak bütün sahneler gerçekte var olan konumlarda çekilmiştir. Görüntülere bu kadar önem verilmesinin sebebi ise anlatılan masalın gerçekliğini artırmak ve yetişkinlerin de masallardan etkilenebileceğini vurgulamaktır. 

Görüntüler aynı zamanda bazen içinde yaşamayı sevdiğimiz illüzyonların masallar gibi bir anda ortadan kalkabileceği hassasiyetini de taşımaktadır. Filmdeki görüntülerdeki renk ve ton seçimleriyle vurgulanmak istenen sadece masalın doğaüstü güzelliği değil aynı zamanda da küçük kızın hayat tecrübesizliği sebebiyle  algılayamadığı veya yanlış addettiği duygularıdır. Bu vurgulamaya ek olarak sürrealist ressam Salvador Dali’nin, yanda görülen “Mae West’in Gerçeküstücü Bir Ev Olarak Kullanabilecek Yüzü” adlı resmi filmin posterinde ilham olarak kullanılmıştır. Çünkü esasen filmdeki görüntüler aracılığıyla öne çıkarılmaya çalışılan iki unsur kurgu, duygular ve bu ikisi arasındaki etkileşimdir.

Senaryo

The Fall, sahip olduğu nefes kesen görüntülerin yanında zeki diyaloglarla ve kırılmış bir adamın hayatla ilgili çarpıcı gerçeği küçük, masum, umutlu bir kıza anlatması üzerine kurulmuştur. Bu açıdan tıpkı büyüklerimizin bize verdiği nasihatler akla gelmektedir. Ancak buradaki can alıcı nokta, ne yazık ki, çoğu zaman insanların amacının gösterdiklerinden çok daha farklı olmasıdır. Bu sayede film, hayatın insanları nasıl şekillendirdiğine dair harika bir örnek sunmaktadır.

Alexandria: Onu seviyor.

Roy Walker: Hayatta kalır.


Oyunculuklar

Lee Pace’in oynadığı Roy, hala bir çocuğun hayal gücüne ve hayallerine sahiptir ancak aynı zamanda da bir yetişkinin tecrübelerine sahiptir. Bu iki ucun ortasında kalmış ve insanların hayallerini, umutlarını ve içinde yaşadıkları illüzyonların yıkılmasını sağlayacak acı gerçeklerden birinin saplandığı bir dublördür. Bu acı gerçek zihnini bulandıracak ve küçük kızın getirdiği ışığa rağmen amacına doğru ilerlemekten vazgeçmeyecektir. İçinde beslemeye devam ettiği inkar, sadece kendisini değil başkalarını da kendi karanlığına sürükleyecektir. 

 

Bu Catinca Untaru’nun ilk filmi olsa da sergilediği oyunculuğun doğallığı bu filmi muhteşem ve inanılır kılan ana noktalardan biridir. Untaru’nun oynadığı Alexandria, çocukların hayatta karşılaştıkları kötülüklere rağmen içindeki iyiliği korumaya masallara olan inançlarından vazgeçmeyerek devam ettiklerini göstermektedir. Aynı zamanda, çocukların bu sayede umutlarını kaybetmedikleri vurgulanır. Onlar için her hatadan geri dönülebilir ve her seçim ışığa çıkabilir. 

 

Hal böyle olunca Roy ile arkadaşlıkları, insanlığın gerçekte yaşadığı hayal kurma ve gerçekçi olma çelişkisini hayata geçirmektedir.


Sonuç

Kısaca bu film bir yetişkinin hayat tecrübeleriyle, kendi hayalleriyle çelişmesini ve hayata tutunmaya çalışırken bir çocuğun ona direnmesini anlatmaktadır. Sanki karanlığı kabul ederek acısız yolu seçmeyi düşünen yetişkinlere çocukların gösterdiği acı dolu yolların vardığı yerlerin aslında daha iyi olabileceği gösterilmektedir. Çocuklar fazla iyimser değil de, yetişkinler yeterince iyimser değildir. İyimserliğin çoğu zaman bir saflık olarak görüldüğü bu dünyada bu film bizlere bunun her zaman böyle olmadığını göstermeye çalışmaktadır. Çünkü iyimser olmak çoğu zaman güç gerektirir.

 

Ayrıca anlatım tarzı, bir masalı hayata geçirme şekli ve oyunculukların kalite seviyesi filmi unutulmaz bir noktaya taşımaktadır. 

 

Bu filmi ilk yaklaşık sekiz yaşlarındayken izlemiştim, o zamanlar tabii Alexandria karakterini çok benimsemiş ve kendimi anlatılan masala kaptırmıştım. Birkaç yıl önce filmi yeniden izlediğimde ise hem Roy’u hem de Alexandria’yı anladığımı fark ettim ve bir kez daha etkilendim. Hayatımızın şekillenmesinin birçok fedakarlığı da yanında getirdiği çok güzel anlatılmıştı. Hayatıma geriye dönüp baktığımda iki karakteri de yaşamaya başladığımı gördüm. Fark ettim ki çoğu zaman, hepimiz Roy’un tıkılıp kaldığı iki ucun ortasında sıkışıyoruz.

 

Herkese hitap edebilen ve bir konuyu bu kadar evrenselleştirebilen The Fall filmine bir film sever olmasanız da mutlaka bir şans vermelisiniz. Emin olun pişman olmayacaksınız!

 

 

Bol filmli günler dilerim!

daktilo

Sinema dünyasına ait aradığınız her şey.

Instagram @daaktilo